Fenerbahçe'den 3 Temmuz açıklaması
Fenerbahçe Yüksek Divan Kurulu Başkanı Şekip Mosturoğlu ile Hukuk İşlerinden Sorumlu Yönetim Kurulu Üyeleri Fethi Pekin ve Alper Alpoğlu, açıklamalarda bulundu.
Fenerbahçe Yüksek Divan Kurulu Başkanı Şekip Mosturoğlu ile Hukuk İşlerinden Sorumlu Yönetim Kurulu Üyeleri Fethi Pekin ve Alper Alpoğlu, 3 Temmuz Kumpasına karşı kazanılan davanın 3. yıl dönümünde Fenerbahçe Televizyonu’na konuk oldular.
YÖNETİM KURULU ÜYESİ FETHİ PEKİN: ŞÜKRÜ SARACOĞLU BAŞKANIMIZI VEFATININ YIL DÖNÜMDE RAHMETLE ANIYORUZ
“Bugün, Şükrü Saracoğlu Başkanımızın vefatının yıl dönümü. Kendisini rahmetle anıyoruz, nurlar içinde yatsın. 16 yıl süreyle başkanlık yapmış, çok büyük başarılarının altına imzasını atmış ve çok mücadele etmiş birisi Allah gani gani rahmet eylesin.”
YÜKSEK DİVAN KURULU BAŞKANI ŞEKİP MOSTUROĞLU: FENERBAHÇE CAMİASI, BÜTÜN FERTLERİYLE BU MÜCADELEYİ KAZANMIŞTIR
“Kendisini rahmet ve şükranlarımla anıyorum. Fenerbahçe’yi Fenerbahçe yapan değerlerden bir tanesi Şükrü Saracoğlu. Fenerbahçe tarihinin en önemli parçalarından bir tanesi. 100 yıllık bir kulüp, daha sonradan FETÖ kumpası olduğu anlaşılan ama bizim ve özellikle Başkanımız Aziz Yıldırım’ın ilk günden itibaren haykırdığı kumpasın sonucunda maalesef 11 yıl süren bir hukuk süreci yaşadı. Bu sadece bizim yargılandığımız ceza davasına erişkin süreçti, hukuk süreci maalesef bitmedi; o sürüyor. 3 yıl evvel bugünkü tarihte de beraat kararlarımız onandı. Tarihi bir öneme sahiptir çünkü bu davada çıkan kararla Fenerbahçe sportif alanda da bu kararları kullanarak kişilere veren cezaları da ortadan kaldırmıştır. Kulübümüzün tarihine kara leke çalmak isteyenlerin hem spor hukuku açısından hem de maddi hukuk anlamında elinde hiçbir enstrüman kalmamıştır. Kulübümüz bu süreç içerisinde kaybettiği maddi hakların telafisi için davalar açmıştır ve bunlar sürmektedir. Süreç içerisinde çok fazla kamuoyu ile paylaşmadığımız ama bizlerin bildiği başarılar oluşmuştur. Mesela İlhan Ekşioğlu ile benim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden çıkan kararımız çok önemlidir. Orada adil yargılanma hakkının çok açık bir şekilde ihlal edildiği yazılıdır. Yine orada spor hukuku açısından ceza verebilmek için bütün ceza yargılanmasının tamamlanması gerektiğine dair bir tespit vardır. Kişiler haksız tutuklanma sebebiyle davalar açmıştır ve bu davalar da bitmiş, neticelenmiştir. Çok veya az bir tazminata karar verilmiştir ama tutukluluğun haksızlığına da karar verilmiştir.
Bu süreçte görev alan kamu personelinin, polislerin, hâkim ve savcıların bir kısmının davası sürüyor, bir kısmı kaçak durumda ama kesinleşen kararlar var. Sonuçta FETÖ’nün istediği sonuçların hiçbirine erişilememiş, tam tersine Fenerbahçe’nin büyük bir mücadele ve zaferiyle sonuçlanmıştır. FETÖ’nün ilk boyun eğdiği, duvara çarparak geriye tosladığı bir dava haline dönüşmüştür. Daha sonra da bu Türkiye’ye ilham olmuştur. Darbe teşebbüsü sırasında Fenerbahçe’nin haklılığı ve o günkü refleksinin benzeri kamuoyu tarafından gösterilmiştir. Bir bütün olarak baktığımız zaman Fenerbahçe camiası, bütün fertleriyle bu mücadeleyi kazanmıştır.”
YÖNETİM KURULU ÜYESİ FETHİ PEKİN: FENERBAHÇE ÇOK GÜÇLÜ OLDUĞU İÇİN HEDEF OLMUŞTUR. ASLINDA BEN BUNU TÜRKİYE’Yİ ELE GEÇİRMENİN İLK HAMLESİ OLARAK DEĞERLENDİRİYORUM. O HAMLE ÇÖKÜNCE, DARBE DE BAŞARISIZ OLDU
“Şu an devam eden davaların bitmesi belki daha zaman alacak belki biz görevde olmayacağız ama bunların hepsi bizim camiamızın, bizlerin boynunun borcudur. Bunu sonuna kadar takip edeceğiz. Bu büyük bir haksızlık ve nasıl bir haksızlık yapıldığının beraat kararının onanmasıyla tespit edilmiştir. Bunun hiçbir tartışması yok. Burada Fenerbahçe Başkanımıza, Yöneticilerine ve çalışanlarına bir tuzak kurulmuştur. Kumpas dediğimiz şey bir tuzaktır. FETÖ üyesi, bir terör örgütü üyesi memurların, hâkimlerin, savcıların ve medyanın kurduğu bir tuzaktır.
Neden Fenerbahçe? Onu da çok defa konuştuk. Fenerbahçe, Türkiye’nin en büyük ve en güçlü sivil toplum kuruluşudur. Atatürk ilkelerinden hiçbir zaman şaşmaz ve en önde de bayrağı o taşır. Fenerbahçe zaten çok güçlü olduğu için, doğal olarak hedef. Aslında Türkiye’yi ele geçirmenin ilk hamlesi olarak ben şahsen değerlendiriyorum. O hamle çökünce darbe de başarısız oldu. Birebir bağlantı olduğunu düşünüyorum.
Bu süreçte haksız yere çok acılar ve çok eziyetler çekildi. Bu kulübe gönüllü olarak hizmet vermek için görev alan Başkanımız, Şekip Bey, İlhan Bey hapis yattılar. Bu son derece üzücü. Kabul etmeyeceğimiz bir durum. Biz paranın pulun peşinde de değiliz, öncelikle hak ettiğimiz iadeyi itibarı arıyoruz. Para, pula mahkeme karar verir.”
YÖNETİM KURULU ÜYESİ ALPER ALPOĞLU: FENERBAHÇE CAMİASININ BİR VE BERABERLİK HALİNDE NELERİ BAŞARABİLECEĞİNİ SADECE TÜRKİYE DEĞİL, TÜM DÜNYA GÖRDÜ
“Biraz önce çok güzel bir ifade kullandınız. ‘Hukuksuzluğa karşı, hukuk mücadelesi verdik’ dediniz. Bu güzel ifadenin altını çizmek istiyorum. 3 Temmuz 2011’den, 27 Aralık 2021’e kadar; art arda yapılan hukuksuzluklara karşı hukuk mücadelesi vermeye gayret ettik. Şu an herkes terör örgütü diyor ama o zaman onlara terör örgütü demek ve böyle bir mücadele vermek hiç kolay değildi. Bu mücadeleye öncülük etmiş ve bunun ceremesini çekmiş Başkanımız Sn. Aziz Yıldırım ve yöneticilerimizle yine ceremesini çekmiş kulüp çalışanlarımızı verdikleri mücadeleden dolayı takdir ile karşılamak gerekiyor. Tüm camiamıza güç ve kuvvet verdiler. Tüm Fenerbahçe camiası bir ve beraberlik içerisinde bu terör örgütüne ve onların tanıdık hakim ve savcılarına karşı çok büyük bir mücadele verdi. Üzerinden 13 yıl geçmesine rağmen hafızalarımız çok taze. Dönemin şartlarına göre büyük iş başarıldı ve bu terör örgütüne karşı ilk defa dur denildi. İlerleyen süreçte iddianamelere de konu olacak şekilde müthiş mücadelenin verildiği ve Fenerbahçe camiasının bir ve beraberlik halinde neleri başarabileceğini sadece Türkiye değil, tüm dünya gördü. Masumiyetimizi kanıtlamak adına verdiğimiz mücadele 27 Aralık 2021’de hukuk zaferi ile sona ermiş bulunmakta. Şekip Başkanın dediği gibi bu tarih Fenerbahçeliler için bir bayram olarak kutlanması gerekir. Çok önemli bir tarih. Bizim açımızdan masumiyetimizin kanıtlandığı ancak yine bizim açımızdan hesap sormanın devam ettiği bir süreç. Gerek bize bu kumpası kuran kolluk görevlileri olsun, yargı mensupları olsun, emniyet mensupları olsun, bazı kamu memurları olsun… Bunlardan sorduğumuz hesaplar dışında maddi zararlarımızın giderilmesi adına açtığımız davalarla biz bunun hesabını sormaya elimizden geldiğince gayret edeceğiz. Yine Fethi Bey’in dediği gibi bizim görev süremiz buna yetmeyebilir o zaman da yeni gelen kişilerin sonuna kadar bunu savunacaklarına inanıyorum. Fenerbahçe’nin kırmızı çizgisi olan konulardan bir tanesidir. Bütün camiamız mücadeleyi bu şekilde kabul etmektedir. Bundan sonra da bu şekilde kabul edeceklerine ben de sonuna kadar inanıyorum.”
YÜKSEK DİVAN KURULU BAŞKANI ŞEKİP MOSTUROĞLU: FENERBAHÇE 3 TEMMUZ’U UNUTMAZ
“3 Temmuz sabahı başlayan süreç benim için 8 ay hürriyetimden mahrum kaldığım dönemdi. Başkanımı Aziz Yıldırım ile İlhan Ekşioğlu bir yıl tutuklu kaldılar. Tamer Yelkovan 10 ay tutuklu kaldı. Cemil (Turan) ağabey de benimle birlikte tutuklu kaldı. Müthiş bir acı ve ıstırapın olduğu dönem. O dönem taraftarımız dışında bize sahip çıkan kurum, kuruluş yoktu. Camiamız sağ olsun, bizi hiç yalnız bırakmadı. İlk günden itibaren arkamızda durdu. Dışarıda yöneticilerimiz, o mücadelenin en önemli parçası oldular. Bugünkü Başkanımız Ali Koç, Ömer Temelli, rahmetli Hakan Dinçay, Nihat Özdemir…Aklıma gelenler bunlar. İsmi şu an aklıma gelmeyen çok yöneticimiz dışarıda mücadele verdiler. Profesyonellerimiz, sizler tam mesai yaparak bu işle yatıp kalktınız. Taraftarlarımız sokaklarda direniş gösterdi. Metris’te, Silivri’de, Çağlayan Adliyesi’nde, Topuk Yaylası’nda, cadde de hep destek oldular. Babalar Günü’nde, yılbaşında, bayramlarda…Sonunda sarı lacivert duvar oluştu. Bu duvar, kumpası kuranlara ve dışarıdaki bağlantılarına ki daha sonra Türkiye bunlarla yüzleşmek zorunda kaldı. Onlara Fenerbahçe’nin ulu çınarının bir yaprağını bile vermeyeceğini gösterdi. Hiç kimse bu camiadan ve bu camianın değerlerinden bir yaprak dahi koparamayacağını gördüler. Bu davada herkes fikir birliği içerisinde mücadele etti. Hiç kimse elinden gelen çabayı ve desteği esirgemedi. Gelemeyenler dualarıyla, gelenler ise şiddete karşı mücadele etmek durumunda kaldılar. Bunun uzantıları daha sonra 4 Nisan ve 12 Mayıs oldu. Bu camia bunlara da göğüs gerdi. 3 Temmuz 2011’de başlayan süreç, Fenerbahçe’ye maddi ve manevi çok zararlar verdi ve halen vermeye devam ediyor. Bu kadar kayıplar yaşayan kulübün ayakta kalması ve hatta iddiasını sürdürüyor olması ve her sezon şampiyonluklar için mücadele veriyor olması ve bu yapıyla da bir yandan mücadele etmesi hayal edilecek bir durum. Buna dayanabilecek bir güç dünyada yok. Fenerbahçe 30 milyonu aşan taraftarı ve bu uğurda kenetliyor olması ile bunlara göğüs geriyor ve mücadeleye devam ediyor. Başkan televizyonda, ‘kırgınız, kızgınız’ dedi. Kızgınlık ve kırgınlık devam ediyor. Bu durum hiçbir zaman bitmez çünkü bize kaybettirdiği çok şey var. Maddi kısmını artık çok da önemsemiyoruz orada camiamızın haklarının verilmesinin peşindeyiz ama o sembolik de olsa son ana kadar onun peşinde olacağız. Manevi kayıpları ise hiç kimse geri getiremez. Fenerbahçe’nin 13 senede uğradığı zulme bakın, bu zulümle neleri kaybetmiş. Bunların yerine konulması mümkün değil.
Bu mücadelede o dönem yoldaş olduğumuz insanlardan kaybettiklerimiz var. Onlar bu acılarla yaşadı. Çocuklar ağlayarak evlerine gittiler. Fenerbahçe bunu unutmaz. Unutmadığı gibi bu Fenerbahçe için aslında birlik-beraberlik için bir örnek. En zor günde, herkesin bir daha ayağa kalkamaz dediği durumda, taraftarımız ve camiamızla bunun böyle olmadığını dosta, düşmana gösterdik. Bundan sonra da göstermeye devam edeceğiz."
YÖNETİM KURULU ÜYESİ FETHİ PEKİN: ARŞİVE KALKMIŞ DOSYAYI TEKRAR GÜNDEME ALDIRDIK
“Aziz başkanın ‘Ne şikesi, memleket elden gidiyor’ tespiti inanılmaz. Müthiş bir öngörü. Zaten fitili yakan da o. Devamlı bizi dimdik ve birlik-beraberlik içinde tutan ifadeleri buydu. Bu durumu bana konuşmak çok zor geliyor. Şekip Bey bu badireyi atlatmış ve kim bilir onun için ne kadar zor bu programda olması. Elimizden geldiğince bu mücadeleye devam edeceğiz. Bunun aksi düşünülemez. Ceza tarafı bitti ve aklandık. Her zaman söylediğim gibi Fenerbahçe şike, mike yapmadı. Bu da beraat kararları ile sabit olmuştur. Bu bir tuzaktır ve ortaya çıktı. 2018’de yönetime geldiğimizde kulübün durumunu inceleyip, bakalım dedik. Zaten biliyorduk da önümüzdeki en önemli iki davanın Sözde Şike ve Kumpas Davası olduğu gerçeğiyle karşılaştık. Hemen konunun içine girdik ve birebir takip ettik. Şekip Bey ile çok istişare ettim. Hatta Sözde Şike Davası’nın beraat kararının kesinleşmesi bile tabir-i caizse güme gidiyordu. Zaman aşımına uğruyordu. Zaman aşımına uğraması demek bizim aklandığımız sonucu doğurmazdı. Çünkü ortada bir karar yoktu. Onun için orada da beraber olağanüstü gayretler gösterdik. Arşive kalkmış dosyayı tekrar gündeme aldırabildik. Yanılmıyorsam zaman aşımına 5 ay kala o beraat kararı çıktı. Zor günler. Hem haklı olduğunuzu biliyorsunuz hem de göz göre göre gidiyor. Allah yardımcımız oldu ve oradan alnımızın akıyla çıktık.”
YÖNETİM KURULU ÜYESİ ALPER ALPOĞLU: FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ’NÜN YÖNETİCİLERİ HEM ULUSAL HEM DE ULUSLARARASI HUKUK NEZDİNDE TERTEMİZDİR
“Aslında 15 Temmuz’dan öncesi var. FETÖ’nün terör örgütü olarak kabul edilme tarihi 2014. İlk defa 2014’de iddianameye terör örgütü olarak giriyor. Bizim yargılamanın yenilenmesi kararı da 2015’te veriliyor. 15 Temmuz’da kafasında soru işareti olanların dahil, Başkanımızın 2011 yılında ‘Ne şikesi, memleket elden gidiyor’ sözünü tüm Türkiye’nin daha yakından anlamış olduğu tarih olarak kabul etmek daha doğru olur. Yargı 2014 yılında bu kumpasın kumpas olduğunun yeni yeni farkına varmaya başlıyor. Bunların pareler bir devlet yapılanması olduğu, bir terör örgütü eliyle operasyon yapıldığının yeni yeni farkına varmış oluyorlar. Hukukta yargılamanın yenilenmesinin yapılabilmesi için ya yeni bir delil ya da yeni bir olay ortaya çıkması lazım. Fenerbahçe’ye terör örgütü tarafından bir operasyon yapıldığı yargılamanın yenilenmesi kararıyla birlikte tescillenmiş oluyor.
27 Aralık 2021 tarihinde masumiyetimiz hukuken kanıtlanmış ve yöneticilerimizin beraati ile Fenerbahçemizin cezai anlamda masumiyetinin kanıtlandığı bir tarih olduğu kadar yine çok önemli Spor Hukuku açısından da Mosturoğlu-Ekşioğlu kararı; biraz önce Şekip Başkanın bahsettiği aslında Spor Hukuku açısında da masumiyetimizin kanıtlandığı ve yanlış hatırlamıyorsam Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin vermiş olduğu ilk defa böyle bir karar var. AİHM, Spor Hukuku ve Tahkim kararları konusuna pek girmez. AİHM kararıyla aslında spor hukuku açısından da verilen disiplin cezalarını bir mahkumiyet kararı olmadan verilmiş olması ve yine Tahkimin oluşma sürecine girmiyorlar bile ki zaten o Tahkimin vermiş olduğu savunma dahi olmadan almış olduğu kararı onaması tamamen hukuksuz bir süreç. Mosturoğlu-Ekşioğlu kararıyla da konunun spor hukuku açısından masumiyetimizin kanıtlandığı, ceza hukuku açısından da 27 Aralık tarihinin masumiyetimize kanıtladığı tarih olarak tertemiz bir şekilde Fenerbahçe Spor Kulübü’nün yöneticilerinin hukuk nezdinde hem ulusal hem de uluslararası hukuk nezdinde tertemiz şekilde çıktığının kanıtı olmuştur. Bu süreci yaşarken hepimiz çok üzüldük ama bugüne geldiğimizde ‘iyi ki Fenerbahçeliyiz, iyi ki böyle bir mücadeleyi vermişiz’ dedirten bir gurur vesilesidir.”
YÜKSEK DİVAN KURULU BAŞKANI ŞEKİP MOSTUROĞLU: FEDERASYON VE UEFA CEZA YARGILAMA SÜRECİNİ BEKLESEYDİ, FETÖ ZAMANINDA BİLE BİZE CEZA VEREMEZLERDİ
“Alper Bey çok güzel Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararına değindi. Bu süreçte bizim inanılmaz kazanımlarımız oldu. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, İlhan Ekşioğlu ve benim dosyamda, o dosya 2012’de açılmıştı. Herkes beraat kararları sonrası açıldığında zannediyor ama tam tersine o sürecin içinde o dava açılmıştı. Başvurucular her türlü riski göze alarak o davayı açmıştı. Orada verilen karar iki açıdan çok çok önemli. Orada diyor ki, ‘Ceza yargılaması tamamlanmadan Spor Hukuku açısından disiplin cezası veremezsin.’ Bu adil yargılama hakkının ihlali mahiyetindedir. Sen Spor Hukukunda bir ceza vererek o kişinin ceza yargılamasını da peşinen cezalandırılması olanağını yaratıyorsun. Halbu ki asıl olan ceza yargılaması. Bu karara giden yolda UEFA’nın Olympiacos kararı var. UEFA aslında Olympiacos’a bize yapmadığını yaptı. Olympiacos’ta ceza yargılamasını bekletici mesele yaptı. Orada da kulüp başkanı tutuklanmıştı. Ceza yargılamasında beraat etti, Spor Hukukunda hiçbir yaptırım uygulamadı. Ne Yunan Federasyonu ne de UEFA.
Bizim bu sürecimizi kabullenemeyen, içine sindiremeyen ve büyük kazanımları olduğundan küçük göstermeye çalışanlar CAS Davasını ve UEFA’nın kulübümüze verdiği cezaları gündeme getiriyor. O kararların nasıl çıktığını ve o kararlara karşı başvuru yolunu tartışırız ve çok detaylı anlatırız. Bunu tartışırız ama tartışmayacağımız bir şey var o da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararında çok net olarak diyor ki, ‘Ceza yargılaması bitmeden sportif yargılamada karar veremezsin.’ Diğerini tartışırız ve orada da biz haklı çıkarız. Bizimle hiç kimsenin tartışamayacağı şey Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararı.
Yeniden yargılama süreciyle ilgili kamuoyunda halen şöyle zannediliyor: ‘Dosyanın tamamı kesinleşmişti, yeniden yargılama ile dosya döndü.’ Öyle bir şey yok. FETÖ’nün en kuvvetli zamanında verdiği karar da Yargıtay’da bozulmuştu. Eğer federasyon ve UEFA’da ceza yargılama sürecini bekleseydi, FETÖ zamanında bile UEFA ve federasyon bize ceza veremezdi. Çünkü karar kesinleşmemişti ve bozulmuştu. Bunlar, kamuoyundan bilerek saklanıyor. Dilimiz döndükçe anlatıyoruz ama dediğim gibi büyük bir kitle FETÖ’nün uğradığı bozgunu olduğundan daha hafif ve farklı gösterme gayretinde. Bu operasyonu destekleyenler sadece o örgüte destek veriyorlar. Halbu ki bu tarafta kazanılmış ve tartışmasız hukuki enstrümanlar var. Biz bunları sonuna kadar kullanacağız. Her hukuki süreçten alnımızın akıyla çıkacağız ve çıkıyoruz.
Yargı, bugünden, yarına olmuyor. Bir süreç alıyor. İstediğimiz lokal mahkemede ne karar çıkarsa çıksın bunun nihai ulaşacağı yer Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi. Elimizde de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararı var. Bu değişmeyecek. Sadece zaman geçecek. Vakti kaybediliriz ama davayı kazanacağız.
YÖNETİM KURULU ÜYESİ FETHİ PEKİN: AİHM KARARI O KADAR ÖNEMLİ Kİ, DEVAM EDEN İKİ TAZMİNAT DAVASINDA DA BU KARARI SUNDUK
İlave edeyim. AİHM kararı o kadar önemli ki, devam eden iki tazminat davasında da bu kararı sunduk. Kendilerine yapılan haksızlığın aynısı kulübe yapılmış. Yargıyı beklemediğiniz için siz cezayı orada kestiniz. Aynı ihlal. Hiç farkı yok. Bu dosyalardan birisinde AİHM’e kadar gidersek, emsal olur ve aynı karar çıkar. Bu kadar basit. Bunun aksini söyleyecek hukukçu varsa, tartışalım.
YÖNETİM KURULU ÜYESİ FETHİ PEKİN, TFF’YE AÇILAN TAZMİNAT DAVASI İLE İLGİLİ SÜRECİ ANLATTI
“Eşi, benzeri ve emsali olmayan numune davalardır bunlar. Onun için hazırlıklarımız çok dikkatli, titiz ve konusunda olağanüstü ihtisaslı profesör hukukçular, Şekip Bey’ler, cezacılar, idare hukukçuları gibi kişilerden görüş aldık. Stratejimizi ona göre oluşturduk ve davamızı 4 sene önce açtık. İlk hâkime karşı taraf reddi hâkim talebinde bulunarak iki kere reddetti ve süreci uzattı. Biz, reddedilen hâkimin, konusuna son derece hakim, hızlı, süratli ve kimseden emir talimat almayacak çok iyi bir hukukçu olduğunu biliyorduk. Onlar da bu bilgileri öğrendikleri için bu hâkimin emekli olmasını beklediler. Nasıl beklettiler? İşte böyle bel altı yöntemleri kullanarak mahkemenin istediği bilgi ve belgeleri ilgililere sunmayarak beklettiler. Bu durum 1 yıldan fazla sürdü. Sonra ikinci hâkim geldi, bu dosya çok kapsamlı bir dosya öyle geldiğin gibi karar veremezsin. Hâkim gelince sil baştan oluyor bir nevi. O da belli bir süre bu davayı gördü ancak ne sebepten bilmiyorum, kendisi görevine devam ederken HSK’ya müfettiş olmak istediği için tayinini istedi. O da enteresan bir durum. Burada da 9-10 ay gitti. En son üçüncü hâkim geldi. Bu arada karşı taraf sürekli itirazlar yapıyor. Üçüncü hâkim genç bir hâkimdi. Hızlıca dosyayı ele aldı, çok güzel. Hukukçulardan oluşan bilirkişi heyeti tayin etti ama her nedense hesaplama, zararın tespitine ilişkin bilirkişiye gitmedi, gitmesi gerekiyordu. Bu bilirkişi hukukçularından birisinin verdiği rapor tamamen bizim söylediklerimizi destekleyen bir görüşteydi. Bir diğeri TFF’nin tezlerini destekleyen görüş verdi. Üçüncüsü de ‘Bu konu hâkimin ve mahkemenin takdirindedir, görüş bildirmeyeceğim’ dedi. Bu durumda ek rapor istenir yeni bilirkişi heyeti oluşturulur. Bu karşı görüşler tekrardan değerlendirilmesi ve ortak bir görüş ortaya çıkması gayretiyle yapılır bu. Ancak burada bu olmadı. Benim 30 yıllık tecrübelerime göre bu durum böyle olur ama olmadı. Bir sonraki mahkemeyi çok yakın bir zamana koydu yanılmıyorsam 1 ay kadar sonra oldu. Tabii anladım bu bir şekilde bunu reddedecek. Çünkü verdiği kararın tam tersine bir duruma geçildiği için biz de şüpheler oluştu ve son duruşmada kendisi görevsizlik kararı aldı.”
YÖNETİM KURULU ÜYESİ ALPER ALPOĞLU: SÜRECİN UZAMASI ACILARIMIZI ARTTIRIYOR
“TFF ayrı bir kanunu, Tahkim Kurulu olan özerk bir yapılanması olan bir yerdir. Amatör spor branşları sanki burada yetkiliymiş gibi gösterilmesi çok enteresan. Böyle olunca da süreç uzuyor. Sürecin uzaması da maalesef bizim acılarımızı hafifletmiyor daha da arttırıyor. Devletin bizi böyle görevsizliklerle, mahkemelerde değil, bizi çağırıp madalya takıp, zararımızı kendiliğinden gidermesi gerekiyor. Biz hala davalarla, mahkemelerle ve anlamsız kararlarla uğraşıyoruz.”
YÜKSEK DİVAN KURULU BAŞKANI ŞEKİP MOSTUROĞLU: ŞU AN BİZ, HAKKIMIZI ALACAK NOKTADA OLACAKKEN TEBLİGATLA UĞRAŞIYORUZ, DOSYANIN ADLİYE MAHKEMESİNE GİTMESİYLE UĞRAŞIYORUZ
“Şimdi bir mahkeme görevsizlik kararı verdiği zaman, kararla birlikte görevli mahkemeye duruşmada bildirmesi gerek. ‘Ben görevli değilim, Ticaret Mahkemesi görevli’ demesi lazım. Bu tamamen vakit kaybı, başka bir şey değil. Hakkını alması gereken insanları sürüncemede bırakmaktır. Şu an biz, hakkımızı alacak noktada olacakken tebligatla uğraşıyoruz, dosyanın adliye mahkemesine gitmesiyle uğraşıyoruz. Bir süreç geçiyor ve oraya gittiğinde okuyan insan bu dosyanın hiçbir şekilde Spor Güvenlik Mahkemesi’nde olmaması gerektiğini zaten görecektir. Dönemin federasyon başkanı kimler tarafından yanıltılmıştı ve bunlar UEFA’ya hangi belgeleri üreterek vermişti, UEFA bu belgeleri kendini aklamak için nasıl kullandı? Bakın bu soruların cevabı, bu dosyanın neden federasyona karşı açıldığının sebebi.”
YÖNETİM KURULU ÜYESİ ALPER ALPOĞLU: KİMSE BU TOPA GİRMEK İSTEMİYOR
“Biz neden TFF’ye ayrı, İçişlerine ayrı dava açıyoruz, ona bakmak lazım. TFF’ye 2011-2012 Şampiyonlar Ligi’nden men kararını TFF Yönetim Kurulu verdiği için bu sebepten dolayı tazminat davamızı açtık. İçişleri ve Adalet Bakanlığına da sulh başvurularımız oldu. Burada görevli olan kolluk kuvvetlerinin, hâkim ve savcıların hukuka aykırı yapmış olduğu eylemlerden dolayı hem 2011-2012 hem de 2013-2014 sezonlarını tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla davalarımız oldu. İkisini birden talep ediyoruz, çünkü biz Şampiyonlar Ligi’nden 2013-2014 yılında da men edildik. Uğramış olduğumuz tüm maddi ve manevi zararlarımız da tespit edilerek tarafımıza ödenmesi amacıyla açılan dava bunlar. 2022 yılında İdare Mahkemesinde açıldı bu dava, 23. Ağır Ceza Mahkemesinin bu Kumpas Davası sebebiyle kolluk kuvvetlerinin mahkûmiyetine karar vermesinin ardından hizmet kusurunun oluşmuş ve kesinleşmiş olması sebebiyle dava açtık. Numune bir dava olmasına rağmen top oradan oraya gönderilince süreç uzuyor, işin aslı kimse bu topa girmek istemiyor.”
YÖNETİM KURULU ÜYESİ ALPER ALPOĞLU: MASAYA OTURMAYI TEKLİF ETTİK VE BAŞKANIMIZIN YILLARDIR SÖYLEDİĞİ GİBİ ‘HELALLEŞELİM’ DEDİK. ANCAK NE İÇİŞLERİ BAKANLIĞI’NDAN NE DE ADALET BAKANLIĞI’NDAN OLUMLU BİR YANIT GELMEDİ
“İçişlerine bir dava açtık. Adalet Bakanlığına ise henüz dava açılmadı ama sulh başvurusunu yaptık. ‘Neden uzlaşmadınız, neden masaya oturmadınız?’ gibi çok şey duyuyorum ama biz direkt dava açmadık. Bir sulh başvurusu yaptık, masaya oturmayı teklif ettik ve Başkanımızın yıllardır söylediği gibi ‘helalleşelim’ dedik. Ancak ne İçişleri Bakanlığı’ndan ne de Adalet Bakanlığı’ndan masaya oturmaya olumlu bir yanıt gelmedi. Zaman aşımı da tabii ki söz konusu ama davamızı açtık. Adalet Bakanlığına da bir dava açma hakkımız var çünkü hâkim ve savcıların vermiş olduğu kararlar nedeniyle doğan bir zararımız var. Onu neden beklettik? Hâkim ve savcıların yargılama usulü biraz daha farklı kolluk görevlilerinden. Onlar istisnai memur olduğu için Yargıtay 11. Ceza Mahkemesinde yargılanıyorlar. Eski Başkanımız Sayın Aziz Yıldırım ve Sayın İlhan Ekşioğlu müşteki, Şekip Başkanımız da avukatlıklarını yapıyor ve orada da süreç devam ediyor şu an. Orada da bir mahkûmiyet kararı çıkacağına inanıyoruz. Ama tekrardan bir sulh başvuru, masaya davet başvurusu yapabiliriz.”
YÜKSEK DİVAN KURULU BAŞKANI ŞEKİP MOSTUROĞLU: GÖREVİMİZ VE SORUMLULUĞUMUZ SONUNA KADAR GİTMEK
“Bizim görevimiz ne? Camiamıza sorumluluğumuz ne? Zararlarımızı son kuruşuna kadar dava etmek ve son merciye kadar gitmek. Nedir son merci? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kadar gitmek. Sürecin sonunda az veya çok onu mahkeme takdir eder, bizim kamuoyumuz da değerlendirir. Önemli olan bizim haklılığımızın tescili. Biz kişiler olarak; Sayın Aziz Yıldırım, İlhan Ekşioğlu, ben, Cemil ağabey ve Tamer ağabey de tazminat davaları açtık, haksız tutuklulukla ilgili. Yanlış hatırlamıyorsam Sayın Aziz Yıldırım için açtığımız davanın zararı 100 milyon dolar civarındaydı, mahkeme sonra çok cüzi bir miktara karar verdi. Benim için açılan tazminat davasının rakamını söyleyeyim; maddi manevi toplam 200 bin Türk Lirası. Benim o dönem mahrum kaldığım ticari kazancım bunun çok çok üstünde ama benim için o kadar çok değerli ki, neden çok çok değerli? Benim tutukluluğumun haksız olduğunun tescili anlamında aynı zamanda. Ben onu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine kadar götürürüm, az çok değerlendiririm ama şunu yaparım; oradan elde edilecek tazminat kadar aynı zaman da benim camiamın da zararı. Hem camiamın zararının peşinden koşmuş olurum, her türlü engellemeye ve olumsuz şarta rağmen, sonunda başardığım zaman camiama döner derim ki -bizim tutukluluğuz da haksızlar.-”
YÖNETİM KURULU ÜYESİ FETHİ PEKİN: BİZİM MUHATABIMIZ TFF İLE BU İKİ BAKANLIK. BİZİ BU DURUMA GETİREN DİĞER KURUM VE KURULUŞLAR ALLAHLARINDAN BULSUNLAR. ZATEN DE BULUYORLAR
“Bizim muhatabımız TFF ile bu iki bakanlık. bizi bu duruma getiren diğer kurum ve kuruluşlar Allahlarından bulsunlar. Zaten de buluyorlar. Bazı basın mensupları örgütten, diğer suçlardan yüzlerce yıl hapis cezasına çarptırıldılar. Onların böyle bir tazminatı karşılayacak bir varlıklarının da olduğunu düşünmüyorum.”
YÜSEK DİVAN KURULU BAŞKANI ŞEKİP MOSTUROĞLU: FENERBAHÇE’YE YAPILAN 3 TEMMUZ KUMPASININ FETÖ OPERASYONU OLDUĞU, AMACIN FENERBAHÇE’Yİ ELE GEÇİRMEK VE TOPLUMU BU FAY HATLARI ÜZERİNDEN ÇATIŞTIRMAK OLDUĞU DAVALARDA VURGULANIYOR
“İade edilecek bir itibar yok bence, şöyle yok; 15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra Cumhurbaşkanlığı sitesinde ‘Fenerbahçe’ye kurulanın bir kumpas olduğu zaten kabul ve tespit edildi.’ Cumhurbaşkanı da bize yazmış olduğu mektup gibi Divan Kurulu Toplantısında da aynı şeyleri söyledi. Cumhurbaşkanlığı makamı Fenerbahçe’nin iade itibarını zaten verdi ama dediğim gibi Fenerbahçe’nin ona ihtiyacı yoktu. Fenerbahçe’nin camiaya olsa olsa böyle bir şey olurdu. Camia da ilk günden beri bunun bir kumpas olduğunu tam tersine itibara yönelik bir saldırı olduğunu tespit etti. Sonra kurum ve kuruluşlar 3 Temmuz’daki pozisyonundan manevra yaparak döndü, savunucular özür dilediler, pişmanlıklarını dile getirdiler. Bu tabii ki bizim için yeterli değil ama Fenerbahçe’nin kulüp ve manevi şahsiyet olarak böyle bir şeye ihtiyacı yok ama yargı kararlarıyla tescillenirse zafer olur. Cumhurbaşkanlığı sitesi dahil olmak üzere onu bırakın bak; FETÖ Çatı Davası’nda, Ergenekon Davası’nda paragrafları bırakın; sayfalar dolusu Fenerbahçe’ye yapılan 3 Temmuz Kumpasının FETÖ operasyonu olduğu, amacın Fenerbahçe’yi ele geçirmek ve toplumu bu fay hatları üzerinden çatıştırmak vurgulanıyor. Bundan daha ötesi olamaz zaten. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararı var, bunları yan yana koyduğunuz zaman çok güçlü bir itibarın yeniden altını çizilmesi var. Yoksa bizim itibarımız aynı yerde duruyor, hiçbir değişiklik yok çok şükür.”
YÖNETİM KURULU ÜYESİ FETHİ PEKİN: BİZ HER ZAMAN ZİRVEDE OLACAĞIZ, BİRİLERİ DE BİZLERİ HEP AŞAĞI ÇEKMEYE ÇALIŞACAK
“Bizim iade edilmesi gereken bir itibarımız yok çünkü biz itibarımızı kaybetmedik ama biz itibarımızı kaybetmiş gibi gösterdiler. Belli başlı kurum ve kuruluşların sistematik şekilde yapmış olduğu bir senaryo bu. Bu davaları kazandığımız vakit, bazıların gözünde sanki bu süreçler olmamış gibi, algı yaratanların önüne birkaç tane daha kesinleşmiş mahkeme kararı gelecek, ondan sonra ne diyecekler bilemiyorum? Özellikle üç sene öncesinde kesinleşmiş beraat kararlarına yönelik bize geçmiş olsun diyen bir tane rakip kulüp bile bilmiyorum. 1907’den beri böyle gelmiş, böyle de gidecek sanırım biz her zaman zirvede olacağız, birileri de bizleri hep aşağı çekmeye çalışacak."
YÜSEK DİVAN KURULU BAŞKANI ŞEKİP MOSTUROĞLU: BU SÜREÇTE BİZE DESTEK OLAN CAMİAMIZIN TÜM FERTLERİNE TEŞEKKÜR EDİYORUM
“Yayın için FB TV’ye teşekkür ediyorum. Başta o mücadelenin lideri Sn. Aziz Yıldırım, dava arkadaşlarım İlhan Ekşioğlu, Ali Yıldırım, Tamer Yelkovan, Cemil Turan. İsimlerini unuttuğum herkese bu mücadeleye verdikleri katkıdan dolayı teşekkür ediyorum. En büyük teşekkür, camiamızın tüm fertlerine. Bu çınarın bir yaprağının dahi kopartılmayacağını dosta düşmana gösterdiler. Onlara minnettarım. Ülkeye demokrasi yolunda çok önemli ilhamlar verdiler. 15 Temmuz darbe kalkışmasının püskürtülmesi de Fenerbahçe’nin 3 Temmuz mücadelesinin bir sonucudur diye düşünüyorum. Bu mücadelede kaybettiğimiz ve bugün aramızda olmayan insanlar var. Allah nurlar içerisinde yatırsın. Bugün farklı görevlerde olan arkadaşlarımıza da minnetlerimi iletiyorum. İyi ki Fenerbahçeliyiz.”
YÖNETİM KURULU ÜYESİ ALPER ALPOĞLU: 3 TEMMUZ RUHUNU HEP CANLI TUTMALIYIZ. BÖYLE OLURSAK, KARŞIMIZDA HİÇ KİMSE DURAMAZ
“3 Temmuz 2011 yılından bugüne kadar, camia olarak birlik ve beraberlik içerisinde olduğumuzda devlete sirayet etmiş ve darbe yapmaya kalkışmış terör örgütünü dahi Fenerbahçe ile baş edemedi ve ilk defa böyle bir duvara çarptı. Fenerbahçe camiası gücünü dosta düşmana gösterdi. Bugün de birlik ve beraberlik içinde olmamız durumunda her türlü Fenerbahçe düşmanlarına karşı her türlü zaferi kolayca alabileceğimizi düşünüyorum. Bizim aslında muhtaç olduğumuz kudret içimizde mevcut. 3 Temmuz ruhunu hep canlı tutmalıyız. Böyle olursa karşımızda hiç kimse duramaz.
Sözlerime son verirken ben de eski Başkanımız Şükrü Saracoğlu’nu bir kez daha anmak istiyorum. Fenerbahçe camiası için çok önemli karakterdi. Allah rahmet eylesin. Sizlere de çok teşekkür ediyorum. “
YÖNETİM KURULU ÜYESİ FETHİ PEKİN: BİRLİK VE BERABERLİK İÇERİSİNDE OLMALIYIZ
“Bu camiayı güçlü kılan ve ayakta tutan birlik ve beraberlik. Bu beraberlik 1907 yılından itibaren devam eden bir birliktelik. Her daim bu devam etmeli. Başarılıolduğumuzda da, olmadığımızda da. Birileri bize karşı bir şey yapmaya kalkarsa da olmalı, hep beraber omuz omuza şarkılar söylerken de olması gerekiyor. En önemli şey, saha içinde de saha dışında da birlik ve beraberlik. Bu çok çok önemli. Bir Fenerbahçe var. Bütün Fenerbahçeliler, kulübümüzün başarıları için mücadele etmeli. Fenerbahçemizin başarısızlığı için mücadele edenlerle de ayrı mücadele etmeli. O da ancak beraber olursak, olur."